18 Temmuz 2009 Cumartesi

Din eğitimi ve öğretimini nasıl sevdirebiliriz?

Kâniatın övünç vesilesi, Büyük Muallim ve Mürebbî Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (sav) "Kolaylaştırın zorlaştırmayın; sevdirin, müjdeleyin, nefret ettirmeyin" buyuruyor. Bu emir her asırda din eğitim ve öğretimi ile meşgul olan âlim, mürşid, muallim, müderris, din görevlisi, ana-baba, velî gibi kişilere sesleniyor; onlara başarının belki en önemli yolunu gösteriyor. Maddî hastalıkların devası, gözle görülen, elle tutulan, tecrübe edilmiş şifa vasıtaları bile tatlı nesnelerle karıştırılarak, güzel ambalajlar içine konarak veriliyor. İnsanlar yalnızca akıl ve mantıktan ibaret varlıklar olmadığı, bir de his yönleri bulunduğu için buna ihtiyaç duyuluyor; aksi halde insan, hislerini okşamayan ilâcı bile almak istemiyor. Din eğitim ve öğretiminde verilecek iman, alışkanlıklar, yüce duygular ve bilgiler temelde imana; hem de gayba (görülmeyen şeylere) imana dayanır.
........
Bunların dünya hayatında tecrübesi her kula nasib olmaz. İnanan ile inanmayan, yapan ile yapmayanın mükâfat ve cezası ölüm sonrasına, âhirete bırakılmış; bu düzen böyle kurulmuştur. Hal böyle olunca din eğitim ve öğretiminde akıldan ziyade hislere, kafadan ziyade gönüle yönelmek gerekiyor. Gerçi İslâm akla aykırı hiçbir iman ve vazife getirmemiştir; amma bütün talimâtın laboratuarlarda isbatı ve akıllarca kavranması da mümkün değildir. Bazı noktalarda müsbet ilmin ve aklın sınırları dışına taşılmakta, onlar aşılmaktadır. İnsanlar yüzde yüz fayda veya zararını denedikleri ve tecrübe sonunda inandıkları şeyleri dahi yapma veya terketme mevzûunda zaaflar göstermekte, telkine, irade takviyesine muhtaç bulunmaktadırlar. Dinî hayat hiç değilse başlangıçta tecrübesiz inanmaya, kavramadan kabul ve ifâya dayanıyor. İşte bu imanı, bu kabul ve ifâyı (görevleri yapmayı) temin için öğretici ve eğiticinin şahsiyeti, davranışları, sevdirme ve benimsetme yolunda deneyeceği metodlar birinci derecede rol oynuyor.
Bir seminerde yüzü aşkın öğretmen ile bu mevzûu ele almış "din eğitim ve öğetimini cazip hale getirmek için başvurulması gereker tedbirleri" tesbite çalışmıştık. Aşağıda bu tedbirleri sıralamak ve faydasını yaygın hale getirmek istiyoruz:

A) Okul İçinde:
1. Kılık, kıyafet:
Her mesleğin ve her topluluğun kendine mahsus bir kılık ve kıyafeti vardır. Buna uymayan şekiller göze batar, bazı peşin hükümlere sebep olur. Din dersi, öğretmeninin bunu gözönüne alması ve bir öğretmene yakışan meşrû kıyafete bürünmesi gereklidir.

2. Dil:
Öğretmen mahallî şiveyi bırakmalı ve mümkün olduğu ölçüde İstanbul Türkçesi35 ile konuşmalıdır.

3. Konuya hakim olmak:
Öğretmen umumiyetle dini ve özellikle anlatacağı mevzûu iyi bilmeli, kendini ve öğrencilerini tatmin edebilmelidir.

4. Genel kültür:
İnsanı tanımadan, eğitim ve öğretimin yollarını bilmeden, karşı görüş ve sistemler hakkında sağlam bilgilere sahip olmadan din eğitim ve öğretimi verilemez. Bunları bilmek geniş kültür, devamlı gayret gerektiren bir iştir.

5. Yakın ilgi ve rehberlik:
Din dersi öğretmeni ile öğrencileri arasında bilgi alış-verişinden öte bir gönül bağı, bir yakın ilgi bulunmalıdır. Öğrenciler çeşitli problemlerini din ve ahlâk dersi öğretmenine açabilmeli, onda derin bir anlayış, ısıtan bir şefkat, ferahlık veren bir alâka, yolunu aydınlatan bir rehberlik bulabilmelidir.

6. Müjdelemek ve sevdirmek:
Öğretmen ders ve telkinlerinde nefret ve korku yolunu değil, müjdeleme ve sevdirme yolunu tercih etmeli; ümit kapılarını açık bulundurmalı, Allah Teâlâ'nın gazabından yana güvence vermemekle beraber af, merhamet, muhabbet ve hoşnutluğundan da ümit kestirmemelidir.

7. Disiplin:
Disipline aykırı davranışları öğrenci ile kendisi arasında çözüme bağlamalı, zarûret bulunmadıkça disiplin kuruluna aktarmamalı ve sınıf dışına taşırmamalıdır.

8. Adalet:
Öğretmen ilgi, bilgi, not dağıtımında adalet ölçülerinden kıl payı şaşmamalıdır.

9. Kol faaliyetleri:
Okullarda çeşitli kol faaliyetlerinin bulunduğunu, bunların eğitimde büyük rol oynadığını biliyoruz. Kültür ve temsil kolu, gezi kolu gibi sahalarda öğretmenimiz görev almalı ve eğitimini bu sahalarda da devam ettirme imkânlarını aramalıdır.

10. Not takdiri:
Din dersinin bir geçme-kalma, not alma meselesi olmadığının telkini esas olmakla beraber önceden bütün talebeye geçer not vaadi çıkar yol değildir. Not tabanı yüksek tutulmalı, bütünlemeye bırakılabilmeli, fakat yıl kaybına meydan verilmemeli, kimse "dinden" sınıfta kalmamalıdır.

11. Zaman ayarı:
Öğretmenimiz okula zamanında gelmeli, sınıfa zamanında girmeli, zil çalınca çıkmalı, imtihan notlarını fazla geciktirmeden talebeye okumalıdır.

12. Uygulama:
Din ve ahlâk derslerinde öğretilenler öğrencinin hayatına girmezse beklenen fayda hâsıl olmamış demektir. Bunun temini için de öğretmen uygulamaya önem vermelidir. Öncelikle okulda uygulama için bir oda açılması, burasının namaz kılınacak şekilde tefriş edilmesi sağlanmalıdır. Bunun dışında zaman zaman toplu halde camilere gitmek, bazı dersleri buralarda yapmak da faydalı olmaktadır.

13. Kitap dağıtma ve okutma faaliyeti:
Eğitim ve öğretimde kitap temel unsurlardan birisidir. Öğrencinin seviyesine uygun, faydalanabileceği kitapları seçmek, bunları öğrenciye tanıtmak, okumalarını ve hazmetmelerini sağlamak da öğretmene düşmektedir. Bunun için zaman zaman kitap listeleri sunmak, listedeki kitapları göstererek tanıtmak, başarılı öğrencilere bunlardan hediye etmek, sınıf ve okul kütüphanesine koymak faydalı tedbirler arasındadır.

14. Gruplar halinde ziyaret ve yardım faaliyeti:
Çevremizde hastahane, kimsesizler yurdu, yetimhane gibi kuruluşlar ve fakirler vardır. Öğrencilerin seçeceği temsilciler ile öğretmenlerinin teşkil edeceği grupların bayram ve benzeri münasebetlerle buraları ziyaret etmeleri, aralarında toplayacakları paralar ile küçük de olsa hediyeler almaları ve yardımda bulunmaları bir yandan uygulama yerine geçecek, diğer yandan derse canlılık getirecek ve çevrede de iyi tesir bırakacaktır.

15. Diğer öğretmenlerle iyi ilişkiler kurmak:
Bugün cemiyetimiz içindeki fikrî, siyasî ve ideolojik bölünmeler, sürtüşme ve çekişmeler -üzülerek kaydediyoruz ki- okullarımıza da sıçramaktadır. Öğretmenler arasında zarûrî olan birlik kısmen bozulmuş, her tel ayrı ses vermeye başlamıştır. Bu durumda din dersi öğretmeni gruplardan birisine intisab eder, diğer gruba karşı vaziyet alırsa irşad aksayacak, karşı grup dinî rehberden ve irşaddan mahrum kalacaktır. Müslümanım diyen insanı öyle kabul etmek ve dinî kusurlarını en uygun irşad metodu ile düzeltmeye çalışmak durumundayız. Müslüman değilim diyene de İslâm'ı tanıtmak, sevdirmek, hidayetine sebep olmaya gayret etmek borcundayız. Bunları yapabilmek için de yağmur gibi her toprağa yağmak, güneş gibi her cisme ışınlarımızı yöneltmek zarûreti vardır. Aksi halde her grup kendilerine tâbî mürşidler arayacak, bu nevi mürşidler grup programını din haline getirecek, onların karşılıklı mücadelesi hak dini sarsacaktır. Gerçek mürşid İslâm'ın, ilmin ve hikmetin mümessilidir; hiçbir tesir altında kalmadan yalnızca bunların hakemliğinde insanların doğru yolu bulmalarına yardımcı olan kişidir. Hâsılı, din dersi öğretmenimiz hakkında bütün diğer öğretmenler şöyle bir kanaate sahip olmalıdırlar: Bu arkadaş şahsiyet sahibi, bilgili, geniş kültürlü, anlayışlı, İslâmî ölçüler içinde tarafsız (başka bir deyişle hak bildiği ve böyle olduğuna delil ile, şuur ile inandığı değerlere bağlı) bir kişidir. Onunla konuşulabilir, dertleşilebilir, danışma yapılabilir...

16. Din derslerine katılma nisbetini arttırma tedbirleri:
Buraya kadar saydığımız tedbirler öğrencilerin -seçmeli- olan din derslerine katılma nisbetlerini arttırıcı mahiyettedir. Bunlara ilâve olarak denenmiş ve netice alınmış başka tedbirler de vardır. Ezcümle; kayıt sırasında idareye yardımcı olmak ve velilerle ilişki kurmak; çevredeki tanıdık öğrenci ve veliler yardımıyla diğerlerini din dersine katılmaya çağırmak; idare kadrolarında görev almak faydalı sonuçlar doğurmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın bir genelgesiyle "Din Dersine girecek olanların" değil de "girmeyecek olanların" velilerinden dilekçe veya beyan istenmesi de bu mevzûuda yardımcı bir tedbirdir.36

B) Okul Dışında:
Din dersi öğretmeninin bütün faaliyeti okul içinde kalmamalı, mutlaka okul dışına da taşmalıdır. Cemiyeti bir vücuda benzetecek olursak, okul da bunun bir uzvudur. Vücud ile uzuvları ayrı ayrı düşünmenin, aralarındaki zarûrî münasebetleri gözönüne almamanın müsbet netice vermeyeceği tabiîdir. Okul-aile-cemiyet irtibatının düğüm noktalarında öğretmenimizin bulunmasında büyük faydalar vardır. Bu maksada ulaşabilmek için de aşağıdaki tedbir ve faaliyetler ilk akla gelenler arasındadır:

1. İtimat telkini:
Din dersi öğretmeni yalnızca dini öğreten kişi değildir. Eğer böyle olursa kitap, band kaset gibi âletler sırasında kalır; hatta onlardan da aşağıda yer alır; çünkü âlet, hiç değilse, diliyle söylediğini davranışıyla yalanlamaz. Din dersi öğretmeni bir mürşid, bir rehberdir. Doğru yolda yürümeyenin başkalarına "doğru yol rehberliği" yapması düşünülemez. Bu sebeple öğretmenimizin en belirgin vasfı "bütün davranışlarında İslâm'ı yaşaması" olmalıdır. İslâm'ı öyle yaşamalıdır ki, onu gören ve ayrıca tetkik etmeden onun yaptığını yapan kimsenin davranışı tam mânâsıyla İslâm'a uygun düşsün! İşte bu vasfıyla öğretmen halkın itimadına mazhar olacak, her velî çocuğunu böyle bir mürşidin terbiye etmesini cânu gönülden isteyecektir.

2. İrşad faaliyeti:
Öğretmen bulunduğu yerde ve yakın çevresinde va'z, hutbe, sohbet, konferans gibi faaliyetlerde bulunmalı, bu maksadla çevreyi ziyaret etmelidir. Aslında din dersi öğretmeni ile imam ve vaiz meslekdaştır. Birisi okulda, diğeri camide eğitim ve öğretim yapar. Hedeflerine varmak için karşılıklı yardımlaşmaları, elele vermeleri zarûrîdir.

3. Sosyal hizmetler:
Dinin emrettiği, ecdadın tatbik ettiği birçok âmme hizmeti vardır ki günümüzde bunlar ya tamamen ihmal edilmiştir; yahut da muayyen zümrelerin istismar vasıtası haline gelmiştir. Fahrî, hasbî, Allah rızasına yönelik faaliyet ve hizmetlerin kurucusu veya en önemli unsuru öğretmenimiz olmalıdır. Fakir, düşkün, kimsesiz, irşada muhtaç herkesin yarasını saracak, ihtiyacını temin edecek faaliyetlerin rehberi Din Dersi öğretmeni ile din görevlileri olmalıdır. Çünkü bu rehberlik en çok onlara yakışır. Ve Büyük Mürşid (sav) de böyle yapmış, onlara bu yolu göstermiştir.

4. Lokal ve kütüphane tesisi:
Gençlerin boş zamanlarını en iyi bir şekilde değerlendirebilecekleri merkezleri kurmak ve şartları hazırlamak da öğretmenimizin görevleri arasında bulunmalıdır. Bu merkezlerde birer kütüphane bulunmalı ve çeşitli öğretici, eğitici faaliyetlere imkân hazırlanmalıdır.

5. Dernek faaliyetleri:
Birlikten kuvvet doğduğunu biliyoruz. Bu maksadla kurulmuş dernekler vardır. Yaptırma-yaşatma, mezunlar, sosyal hizmet, irşad... dernekleri gibi. Öğretmenimizin bu derneklerin kurucuları ve idarecileri arasında bulunması hem müsbet neticeler almalarında yardımcı olacak, hem de bu yoldan kazanacağı itibar ile derse katılan öğrenci sayısı artacaktır.

HOŞGELDİNİZ....

BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ Kİ BİLSİN...
SORSA BİLİRDİ, BİLSE SORARDI...