30 Ağustos 2012 Perşembe

Yetişkinlik Dönemi ve Orta Yetişkin Dönemi Eğitim ve Din Eğitimi

Yetişkinlik Dönemi ve Orta Yetişkin Dönemi Eğitim ve Din Eğitimi



3.1. Yetişkinlikte Eğitim ve Din Eğitimi

Yetişkinlikte Eğitim

İnsanoğlu hayatı boyunca bazı hususlarda aynı yöntemlerle öğrenmeyi devam ettirirken, yaşının ilerlemesi sonucunda öğrenme metot ve biçiminde çocukluk dönemine göre farklılıklar göstermektedir. Bu ihtiyaç sebebiyle çocukların eğitimi ve öğrenmesiyle ilgili olan “pedagoji” kavramından sonra “yetişkinlerin öğrenmesine yardım etme bilimi” olarak “andragoji” kavramı ortaya çıkmıştır. Yetişkinlerin eğitimi konusunda, her şeyden önce yetişkinlerin bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel gelişim özellikleri hakkında bilgi sahibi olma durumuna gereksinim vardır.[1]

Yetişkinlik döneminin hayatın ayrı bir bölümü olarak ayrılması çocukluk ve ergenliğin keşfedilmesiyle ilgilidir. Çocukluk XVII.-XVIII. yüzyıla kadar hayatın ayrı bir bölümü olarak tasvir edilmemişti. Çocukluk ve ergenliğin keşfedildiği XIX. yüzyılın son yarısına kadar çocuklar; yetişkinlerin bir minyatürü, yetişkin de çocuğun büyümüş ve yetişmişi olarak görülüyordu. Yetişkinlik ve yaşlanma süreci ile ilgili bilimsel dönem öncesinde pek çok düşünür, filozof ve din bilgini bu dönemin özellikleri ile ilgili görüşlerini belirtmişlerdir. Yetişkinlik ve yaşlılık süreci ile ilgili ilk sistematik araştırmalar, 1920’li yıllarda başlamış, 1940’lı yıllardan sonra gelişme dönemine girmiştir. ABD’de bugün İncil’den sonra en çok satan kitapların yetişkinlik dönemi gelişimi ve sorunları ile ilgili kaynaklar olduğu söylenmektedir. Ancak çocukluk ve ergenlik dönemi ile ilgili araştırmalarla kıyaslandığında yetişkinlik dönemine ait çalışmaların sınırlı oluğunu görmekteyiz.[2]

Eğitimin yaşam boyu sürmesi, insanların okul eğimi sonrasında eğitim olanaklarına sahip olması ile; yani yetişin eğitimi, ya da ülkemizde yıllardan beri geleneksel olarak kullandığımız kavramla söylersek, halk eğitimi ile olanaklıdır. Bilgilerin, becerilerin hızla eskidiği ve yetersizleştiği 'küresel' dünyada, hangi düzeyde eğitim alırsa alsın, herkesin yetişkin eğitimi hizmetlerinden sürekli yararlanarak kendini yenilemesine, geliştirmesine gereklilik vardır. Bu yüzden yetişkin eğitimi, giderek artan ölçüde insanların ve ulusların geleceğini belirleyen en can alıcı hizmetlerden biri olmaktadır.

Yetişkin eğitimi sisteminin yeterliği ve niteliği; bilgi üretebilmenin, yeni bilimsel buluşlardan ve bunların sonucu olan yeniliklerden yararlanıp yararlanamamanın ve dolayısıyla her dem "çağdaş" kalabilmenin anahtar etmeni durumundadır. Giderek yaşamsal olmaya başlayan yetişkin eğitimi hizmetinin 'küresel' dünyada etkin ve verimli olarak sağlanabilmesi, 'küreselleşme’nin yetişkin eğitiminde ne tür zorunluluklara ve sakıncalara yol açtığını anlamakla olanaklıdır. Zorunlulukları yerine getirmeye, sakıncaları gidermeye yönelik çözümler aramaya ancak böylece girişilebilir.[3]

Yetişkinler eğitim almakta farklı amaçlara sahiptirler. Genç yetişkinler iyi bir iş, bir genel eğitim sahibi olmak, daha fazla para kazanmak istediklerini belirtirken, daha yaşlı yetişkinler topluma katkıda bulunma, daha kültürlü bir kişi olma, daha fazla para kazanma isteklerini dile getirmektedirler; ilginç şeyler öğrenme, ilginç kişilerle tanışma niyetleri de belirtilmektedir.[4]

Geçmişte insanlar, günümüzdeki insanlara oranla hayatlarında daha az oranda değişime maruz kalıyorlardı. Bu onların tarım toplumunda yaşamalarından kaynaklanıyordu. Tarım toplumunda çevre ve şartlarda pek fazla değişiklik görülmüyordu. Hayat boyu ihtiyaç duyulan bilgi ve kabiliyetler, hayatın ilk yıllarında öğreniliyordu. Teknolojideki hızlı değişim, eğitimin hayatın ilk yılları ile sınırlandırılan bir süreç olmaktan ziyade hayat boyu devam eden bir süreç olmasını gerektirmektedir. Günümüzde hızlı değişen teknoloji toplumunda eğitim, artık kesintisiz bir hüviyete kavuşmuştur. Tarım toplumunda eğitim genellikle informal yolla gerçekleştiriliyordu. Sanayi toplumuna geçişte ise formal eğitim, okulda diploma vermek suretiyle son buluyordu. Bilgi toplumunda ise hızlı ve köklü değişimle karşı karşıya kalan insanlar, bu dünyada anlamlı bir şekilde yaşamak için sürekli öğrenme ve yeteneklerini geliştirme gereği duymaktadırlar.

Günümüzde dünyada sürekli ve hızla değişen bir yaşam tarzının ortaya çıkması, özellikle gelişmiş ülkelerde yetişkin eğitimine artan bir şekilde ilgi duyulmasında etkili olmuştur. Yetişkinlere böyle bir dünyada uyumlu ve verimli bir şekilde yaşayabilmelerinin yollarının öğretilmesi gerekmektedir. [5] Bunun içindir ki, yetişkin eğitimi, genel eğitimin çok önemli bir parçası olarak, kuşaklararası eğitim farkını azaltmayı, örgün eğitimin ulaşamadığı kitlelere iletişim araçlarının desteği ile eğitim vermeyi sağlayacak, hızlı sosyoekonomik gelişmenin çıkardığı bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Bu yolla, gelişen dünyada genç-yetişkin-yaşlı arasındaki farkın kaldırılmasına, kitlelerin bütün olarak sürekli eğitilmesine çalışılmaktadır.[6] Ayrıca, aile kurumunun sarsılmaya başlaması, iş ve endüstri alanında değişen ekonomik şartlar, artan karmaşık teknolojiler ve politik çalkantılar yetişkinlerin, bu problemlere cevap bulmasını ve uyum sağlamasını önemli kılmaktadır. Bu sebepten, öğrenmek için öğrenme, ihtiyaç duyulan bilgiyi elde etme ve kabiliyetleri geliştirme, günümüzde daha da önem kazanmaktadır. Yetişkine nasıl bir eğitim verilmesi konusunda farklı görüşler ileri sürülebilir; ancak yetişkin eğitiminin gerekliliği artık günümüzde tüm eğitimcilerin inkar edemeyeceği bir gerçek olmuştur.

Eğer yetişkinlere yönelik eğitim ve öğretim faaliyetlerinde başarılı olunmak isteniyorsa her şeyden önce onların çocuklardan farklı olduklarının, farklı yöntem ve tekniklere ihtiyaç duyduklarının bilinmesi gerekir. Zira yetişkinler bir taraftan fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan geniş farklılıklar arz etmekte, diğer taraftan da yetişkinlik dönemini ilk, orta ve son yetişkinlik olmak üzere uzun bir hayat sürecini kapsamaktadır.[7] Bunun için yetişkinliğin birkaç safhaya ayrılması eğitim öğretimi ne yönde etkiler?, Sosyo-kültürel farklar bu eğitim alanının metodunu belirlemesine engel olabilir mi? gibi sorular detaylı olarak cevaplanmayı beklemektedir. Bu alanda yapılan araştırmalar genel olarak, yetişkinler için eğitim-öğretimin özelliklerini şu maddeler altında ele almıştır:

Ø Yetişkinlerin öğrenmeye karşı motivasyonları diğer yaş gruplarından farklıdır.

Ø Yetişkinler için fiziki ve psikolojik çevre onlar üzerinde çok etkilidir.

Ø Daha derin deneyimlere sahiptirler.

Ø Öğrenmeye hazırlık ve eğilimleri farklıdır.

Ø Bireysel farklılıklarının daha çok farkındadırlar.

Ø Yetişkinlerin öğrenme tarzları farklıdır.

Ø Öğrenmek için daha çok zamana ihtiyaçları vardır.[8]

Yukarıdaki sayılan özellikler erişkin birey için, öğrenmeyi zorlaştıran engeller gibi gözükse de, aslında bunların öğrenme lehine dönüşebileceği durumlar da mevcuttur. Çünkü, erişkin birey, kendiliği konusunda daha fazla düşünme cesaretine sahip gözükmektedir. Özellikle orta yaş zihinsel olgunluğun lehine veriler sunabilecek olan bir dönemdir. Yaşanan krizler, teker teker kriz olmaktan çıkıp sıradan hadiselere dönüştükçe, temel güven yeni üretimlere yol gösterir hale gelebilir.[9] Yetişkinleri eğiten kişiler, öğrencilerinin bireysel kavramlarına (düşüncelerine karsı) duyarlı olmalıdırlar, öğrenme konumunda olan kişilerin tecrübelerine yer vererek onları paylaşmaya istekli olmalı ve onların tavsiyelerine açık olmalıdırlar. Özellikle yaşlıların öğretmenleri, onlara daha fazla zaman ayırmalıdırlar. Öğretmen farklı öğrenme şekilleri ve çok çeşitli öğretme şekillerinin olduğunun farkında olmalıdır. Dengeli, bağımsız ve grup ilişkileri sürdürülmelidir. Öğretmen daima açık olup, gerçekleri sunmalı ve başarıyı övmelidir. Böylece yetişkinin öğrenme konusundaki kaygısını gidermelidir. Ayrıca yetişkin eğitimi, yetişkin din eğitimine öncülük edebilecek önemli bir referans noktasıdır.[10] Yetişkinler, kendilerini geliştirmek için hem hürriyete hem de bağlılığa ihtiyaç duyarlar. Bu bakımdan eğitimde otonomi, rehberlik ve ferdin bizzat kendini tanıması yoluyla terbiyeye yardımcı olmak önem kazanır.[11]

Yetişkinlerin kendilerini ve birbirlerini doğru anlamaları başarılı bir eğitime ve iletişime bağlıdır. Saldırgan, savunucu ve doğru olmayan bir iletişim içine giren fertler kendilerini doğru olarak tanıyamadıkları gibi birbirleriyle ilişkileri de bozulabilir.[12]Ayrıca yetişkin eğitiminde kazandırılacak bilgi ve davranışları idealler değil, hedef kitlenin ihtiyaç ve beklentileri belirlemelidir. İhtiyaç, var olan ve istenen durumla bağlantılı olarak sürekli değişeceği için yetişkin eğitiminde standart hedeflerden bahsedilemez.[13]

Günümüzde yetişkin sorunlarına giderek artan bir ilgi duyulmaya başlamıştır. Son yıllarda Tıp, Edebiyat, Tarih, Sosyal Antropoloji ve Psikoloji gibi pek çok akademik alan ve disiplin, yetişkinlik problemleri üzerinde araştırma yapmaktadır. Yetişkinlik konusuna ilginin arttığı son bir akademik alan da Eğitim ve Din Eğitimidir. 1920’lerden beri de dünyanın pek çok yerinde Yetişkin Eğitimi ve “Okul Sonrası Devam Eden Eğitim” (Continuing Education) alanı giderek artan bir şekilde ilgi görmeye başlamıştır. “Hayat boyu öğrenme” kavramı, yetişkinlik öncesi eğitim ve yetişkin eğitimi arasındaki sürekliliğin devam etmesine imkan sağlamıştır. Yetişkin Eğitimi alanı içinde bir alt alan olan Yetişkin Din Eğitimi de son yirmi beş yıl içinde gelişmeye başlamıştır. Ancak ülkemizde yetişkinlik dönemi ile ilgili yeterli oranda sistematik çalışmalar gerçekleştirilememiştir. Ayrıca bu çalışmaların ihtiyaçlara cevap verebilecek seviyede olduğunu söylemek de mümkün görünmemektedir.[14] Aslında yetişkinlik dönemiyle ilgili yapılacak araştırmalar sadece yetişkin ve yaşlılarımızın daha uyumlu bir hayat sürmelerine yardımcı olmakla kalmayacak aynı zamanda gençlerin eğitimine de yardımcı olacaktır.



Yetişkinlikte Din Eğitimi

Tarihî süreç açısından baktığımızda XII. yüzyıldan itibaren laik okulların açılmasından önce eğitimin niteliğinin yetişkin merkezli olduğunu görüyoruz.[15] Peygamberler ve din tebliğcilerinin eğitim açısından öncelikli hedef kitlesi yetişkinlerdi. İslâm’ın ilk yıllarında Suffa’da verilen eğitimin özelliklerini baktığımızda Hz. Peygamberin öncelikle yetişkinlerin eğitimine ve eğiticilerin yetiştirilmesine önem verdiği görürüz.

Hz. Peygamberden sonra da yetişkin din eğitimine önem verilmiştir. Camiler, medreseler, Enderun Mektebi, tekke ve zaviyeler, ahilik teşkilatı, kahvehaneler, yetişkinlere din eğitimi hizmeti sunan kurumlar olarak işlev görmüşlerdir. Hatta medreselerde ikindiden sonra halka açık olarak verilen derslere yetişkinlerden düzenli olarak katılanlar olmuştur. Meslek kuruluşları olarak bilinen ahi zaviyelerinde eğitim görerek kitap yazacak seviyeye gelen yetişkinler de olmuştur. Ülkemizde son yıllara kadar yetişkin eğitimi ve yetişkin din eğitimi devlet politikası olmamakla birlikte sivil cemiyetlerin gayretleriyle bir ölçüde kurumsallaşmıştır.[16]

Günümüzde din ile ilgilerini okul yılları dışında da devam ettirmek isteyen, bu konuda yetkin kişilerden doğru bilgi edinmek isteyen ve fakat yaygın din eğitiminin de kendisini tatmin edemediği erişkin bireyler için ne yapılacaktır? sorusu gündeme gelmiştir. Batı’da son yıllarda yetişkinlik üzerine yapılan eğitimsel çalışmalarda, çoğu zaman din eğitimine yetişkinlik sürecinin öneminin belirleyicilerinden biri olarak bakılır. Yetişkin bireyin zaman ve mekan algıları, onun dini gelişimsel süreçlerinden biri olarak bakılır. Yetişkin bireyin zaman ve mekan algıları, onun dini gelişimsel süreçleriyle ilişkilendirebilir, hayattaki iletişim çeşitleri iman geleneği ile irtibatlandırılabilir. Ayrıca birey, hayatında bütünleme arayışının sonuna yetişkinlik döneminde gelir. Yetişkin din eğitiminin felsefi temellerinin en önemlilerinden biri budur. Daha önemlisi birey bu bütünleşmeye ihtiyaç duyar.[17]

Yetişkin din eğitimi; yetişkinlere ve okul dışındakilere, din eğitimi ve öğretimi imkân ve fırsatlarından yararlanamayanlara, resmî ya da özel kurum ve kuruluşlarca, yetişkinlerin dinî bilgilerini artırmak, dinî anlayışlarını geliştirerek hayatın dinî boyutunu yorumlamalarına yardımcı olmak amacıyla verilen planlı, amaçlı din eğitimidir. Yetişkin Din Eğitimi, hayatın din ile ilişkili olan ve yetişkinleri ilgilendiren her konuyu ilgi, araştırma ve uygulama alanı olarak görür.[18]

Ülkemizde yetişkin din eğitiminin daha nitelikli, verimli ve modern normlara uygun hâle getirilmesi hususu resmî ve gayr-i resmî çeşitli toplantılarda dile getirilmektedir. Bu açıdan yetişkin din eğitimi çerçevesinde beşerî ilişkileri gelişmiş, manevî ve psikolojik konularda duyarlı ve iletişim becerisine sahip yetişkin din eğitimcilerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Yetişkinlerin öğrenme ve iletişim konusundaki özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda, yetişkinlerin din eğitimiyle ilgilenen eğitimcilerin çocuk ve gençlerin din eğitimiyle ilgilenen öğretmenlerden farklı bazı özelliklere sahip olmaları ve farklı bir tavır ve tutum içerisinde olmaları gereği ortaya çıkmaktadır.[19]

Din eğitiminin yetişkin merkezli olmasını istemenin en önemli gerekçesi dinin, yetişkine hitap etmesidir. Çocuklar ergenlik çağına gelinceye kadar dinî mükellefiyetleri yerine getirebilecek olgunlaşma ve hazırbulunuşluk seviyesine ulaşmamışlardır. Dinî emir ve yasaklamalara muhatap olan bireyler yetişkinlerdir.[20] Bundan dolayıdır ki yetişkinlere yönelik din eğitiminin gayesi, iyi vatandaş yetiştirmekten ziyade, iyi insan yetiştirmektir. Yani evrensel insan yetiştirmektir.[21]

Çeşitli nedenlerden dolayı artık günümüzde yetişkin eğitimi ve yetişkin din eğitimi zorunlu hale gelmiştir. Eğitim belli bir yaş ya da zamanla sona ermemekte hayat boyu devam etmektedir. Bu durum aslında dinî bir görevdir. Çünkü dinî bilgiler, dinî konular ve onların uygulamaları çocuklardan ziyade yetişkinleri ilgilendirmektedir. Kişi hayatta olduğu sürece de öğrenme sorumluluğu devam etmektedir. Yetişkinlik dönemi hayatımızın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Yetişkinlik dönemini (ilk, orta ve son yetişkinlik ) kendine has biyolojik, psikolojik, sosyal ve dinî gelişim özellikleriyle iyi tanımak başarılı bir dinî eğitimi açısından çok önemlidir.[22]

Yetişkin eğitimi ve din eğitiminin bir arada düşünülmesini gerekli kılan yetişkin din eğitiminin alanının içerdiği özellikler olarak su maddeleri görmek mümkündür:

Ø Yetişkin din eğitimi, dinî ve mesleki gelişime imkân tanır.

Ø Kişinin üstlendiği hayat rollerinde edindiği kimliklerden dolayı karşılaştığı problemlere çözümler üretir.

Ø Bireye yeni roller üstlenmesi konusunda yardım eder.

Ø Bu eğitim, dinin sosyal alana uzanan kısımlarında bireye dinî meselelerle bas edebilme gücü kazandırır.

Bu içerikle yapılacak Yetişkin Din Eğitimi, Din Eğitiminin ve yetişkin eğitiminin bilimsel temellerine dayanarak, yetişkinlere başkaları ile iletişimlerinde var olabilecek problemlerle baş edebilecek içgörü oluşturmayı ve bunu hayata aksettirme becerileri geliştirmeyi hedeflemelidir.[23]

Yetişkinlik döneminde din eğitiminin önemli boyutlarından biri de program çalışmalarıdır. Yetişkinlerin, din eğitimi programlarına devam etmelerini sağlayabilmek için öğrenme ihtiyaçlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Çünkü yetişkinler, öğrenecekleri bilgilerin, ihtiyaçlarına cevap vermesini isterler. Bu açıdan yetişkin eğitim programının planlanmasında akademik konulara ağırlık verilmesinden çok, öğrencinin ilgi, istek ve ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması esastır. Bun bakımdan yetişkinlerin ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda din eğitimcilerinin ilk işi kendilerinin belirlediği müfredatı ya da içeriği öğretmekten ziyade öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarını tespite çalışmak olmalıdır.[24]

Yetişkin eğitimi, yetişkinlere istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda bilgi, beceri ve davranış kazandırma amacındadır. Bu nedenle yetişkin eğitimcileri hizmet götürülecek kitlenin bireysel, kurumsal ve toplumsal ihtiyaçlarını öncelik sırasına göre belirlemesi gerekir.

Din eğitimcileri kendilerinin ihtiyaçlarını tatmin etmek için değil yetişkinlerin ihtiyaçlarını gidermek için eğitim uygulamalıdır. Hayatın ve dinin anlamı, ihtiyaç içindekilere hizmet sunmak ve toplumu şekillendirmek suretiyle gerçekleştirilir.[25] Bunun içindir ki, yetişkin din eğitimcisi; sıcak kanlı, öğrencilerini seven, kabul eden ve benimseyen bir kişiliğe sahiptir; öğrencilerinin kendi planlama tarzlarına büyük saygısı vardır ve bu konulara müdahale etmek istemez; kendisini öğrenen kişiler olarak eşit görür; değişmeye ve yeni tecrübelere açıktır; lider olma nitelikleri taşır; yetişkinler tarafından kabul edilecek şekilde olgun bir kişiliğe sahiptir; grupla çalışma kabiliyetine sahiptir; iletişim araçlarını kullanmada yeterlidir; yetişkinlerle birlikte çalışma tecrübesine sahiptir; toplum organizasyonunu, toplumun güç yapılarını ve toplum gelişimini bilir ve anlar; eğitim idaresinde tecrübe sahibidir; öğrencilere yetişkin gibi davranır; bireyselliklerine saygı gösterir; akademik alanda yeterlidir ve yetişkin eğitimine ilişkin gerekli dersleri almıştır.[26]

Sonuç olarak yetişkinler için hayat tecrübeleri çok önemlidir. Eğitim ortamlarında mümkün olduğu kadar onlarında tecrübeleri dikkate alınmalıdır. Bunun sonucu olarak yetişkinler boş, gereksiz ya da daha sonra kullanabilecekleri bilgilerden ziyade, hemen hayatlarındaki bilgileri öğrenmek isterler. Ayrıca yetişkinlerin din eğitimindeki başlangıç noktası öncelikle, onların merak ettikleri ve ilgi duydukları şeylerle alakalı olacaktır. Dolayısıyla yetişkinlerin din eğitim-öğretim programı geliştirilirken Eğitim Biliminin Program Geliştirme alanındaki yeni yaklaşım ve ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır.









3.2. Orta Yetişkinlikte Din ve Dinî Gelişim

Bu dönem insan yaşamındaki önemli bir geçiş evresidir.Orta yaş, endişe, huzursuzluk ve duygusal çatışmalar meydana getiren bir dönemdir. Kişi bir iç hesaplaşma yaşadığından dolayı umutsuzluk içerisine düşmesi muhtemeldir. Ölümün yaşamın kaçınılmaz sonu duygusu yaşayan orta yaş insanı kendi varoluşunun manasını düşünmeye başlar. Orta yaşın getirdiği bu olumsuz duygular içerisindeki birey dine daha fazla ihtiyaç duyabilmektedir. Daha önce dini bir takım inanç ve tecrübesi olmuş insanlar, bu yaşantı ve değerlerini yeniden yaşamlarına katarak psikolojik bir uyum yakalamaktadırlar.

Orta yaşa yaklaştıkça, bir önceki yaşam evresinde önemli olan ilgi alanları önemini yitirerek yerini dine bırakabilmektedir. İnançlarında daha az dogmatiktir. Ölümden sonraki hayat, cennet, cehennem gibi konularda da daha net yargıları vardır. Orta yaş insanı din konusunda pek huzursuzluk yaşamaz.[27]

Orta yaş döneminde dine ilgi daha belirgindir. Sonraki yaşlarda ise dine ilgi doruk noktasına ulaşır. Ülkemizde yapılan araştırmaların sonuçları bu tespitlere uygunluk göstermektedir. 31- 40 yaşları arasında dindarlıkta bir düşme gözlenirken 41 yaş ve sonrasında istikrarlı bir yükselme gözlenmiştir. Bu iniş çıkışlar; bireyin yetişkinliğe ilk girişinde kendisinin ve toplumun kendinden beklentilerini yerine getirmek için yaşamın diğer alanlarına yönelmesiyle dini uygulamalara katılımda bir azalmanın oluşması ve 30 yaşından sonra evlenme, aile kurma ve çocuk yetiştirme yaşantılarıyla çocuklarına iyi örnek olmak için yeniden dine bir yönelmenin olması şeklinde açıklanmaktadır. [28]

Yaş ilerledikçe kişinin yaşadığı tecrübeler onu kendisiyle daha sık yüzleşmeye itmekte ve bu da o kişide daha derin bir ruhsal yaşantıya yol açabilmektedir. Bu dönemde kişi yaşamının geçmiş olan kısımlarını yeniden değerlendirip kendisiyle ve çevresiyle hesaplaşmalar içerisinde olduğu için kişide oluşan bilinç açılmaları dini bir takım gerçeklikleri fark etmesi ve içselleştirmesi söz konusu olabilmektedir. Yapılan bir araştırmada 34-44 yaşları arasında erkeklerde politik inançlar ve din konusundaki bağlanmalarda yeni yapılanmaların ortaya çıktığı bulunmuştur.

Yaparel (1987) tarafından yapılan araştırmada 20- 40 yaşlar arasındaki bireylerde yaygın inançlar, partikülarizm (kendi inançlarının en doğru inançlar olduğuna inanılması), ahlakilik, dini bilgi ve ibadetlere katılım boyutlarında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Dua ve dini duygu boyutlarında ise anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu farklılığa göre dua boyutunda 17- 22 yaş, 23-28 yaş, 29-33 yaş ve 34- 40 yaşlar arasında anlamlı farklılıklar görülmüş, bu boyutta en yüksek ortalama 29-33 yaş aralığında gözlenmiştir. Bu boyuttaki ortalamalardaki düşüşler 23- 28 ve 34- 40 yaş aralığında ortaya çıkmıştır. Dini duygu boyutunda ise genel olarak yaşla birlikte bir artış gözlenmiştir. Ayrıca 18- 39 yaş arasındaki bireylerde dinin gereksiz olduğu yönünde tutumlara sahip olduklarını ve 40 yaşından sonra bu tutumun azaldığını gözlemlenmiştir.[29]

Bu dönemde birey, dini sembolleri, ibadetler ve onların biçimlerini eleştirir. Onları kavramlar halinde formüle eder. Böylelikle, bu dönemdeki iman daha net, daha açık bir hale gelebilir.[30] Otuz beş yaşından yaşlılığa kadar, özellikle Tanrı’ya ve ölümden sonraki hayata inanç konularında gittikçe artan bir dini inanç söz konusudur.[31] Orta yetişkinlik dönemindeki kişiler en azından kendi çocuklarına örnek olma ve onların da ibadetlerini yerine getirmelerini sağlamak için, ibadet etkinliklerine devam konusunda kayıtsız kalmamaktadırlar.[32] Yine bu dönemde mistik yaşantıların güçlenmesine ve mistik olgunluğa erişmelerin daha çok varolduğu bilinmektedir. Bireyler sıradan ve şekilsel bir dindarlıktan daha içsel daha derin bir dindarlığa geçiş yapabilmektedirler. Sonuç olarak bu dönemde inançlar daha belirgin bir anlam ve açıklık kazanmaktadır.[33]







3.3. Orta Yetişkinlik Döneminde Sorgulama ve Dini Yaşayış:

İnsan orta yetişkinlik dönemine geldiğinde, kendi durumunu değerlendirmeye alır. Karşılaşılan beklenmedik durum, onun yeni bir yaşam felsefesi oluşturmasına neden olabilir. Orta yaş insanının önde gelen sorunu, uygun kararlar alarak uyumlu bir yaşam biçimini ifade eden olgunluk düzeyini yakalamaktır. Bundan sonra ilgi ve faaliyetlerdeki çeşitlilik azalmaya başlar. Yani bu ilgi ve etkinlikler bir elemeye alınır. Önemsiz veya az önemli olanlar atılır, daha önemli olanlar üzerinde durulur. Artık yaşam daha sade bir hal almaya başlar ve önemli olan şeyler etrafında odaklanılır.

Yurdumuzda Taplamacıoğlu (1962) tarafından yapılan bir araştırma, 16-30 yaşları arasında dini uygulamanın en düşük seviyeye indiğini daha sonra yaşla birlikte devamlı yükseldiğini göstermiştir. Dine karşı görülen bu ilgisizlik, evlenip ana-baba olunca 30 yaşlardan itibaren kaybolmakta ve yeniden dine dönüş görülmektedir. Bunun sebebi çocukları iyi yetiştirmek ve onlara iyi örnek olmak arzusudur.

Kişi bu yaşlarda, artık hayatının sonuna kadar ufak tefek değişikliklerle sürecek bir inanç ve hayat felsefesine sahip olur. Çocukluktan itibaren din konusunda öğrendikleri ve ilişkide bulunduğu kişilerin etkileri, onu din konusunda lehte veya aleyhte bir tutum içerisine sokar.[34]

Orta yaş dönemindeki yetişkinlerin daha yoğun dinî tutum ve davranışlara sahip olma eğilimde olduklarını söylemek mümkündür.[35] Levinson ve Gould’a göre, orta yaşa geçiş çoğu zaman orta yaş bunalımıyla beraber gelir. Orta yaş bunalımı, bireyin toplumsal desteklerini ve içsel kaynaklarını gelişimsel durumlar tehdit etmeye başladığında ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik sıkıntılar bütünü olarak tanımlanabilir. Levinson, erkeklerin %80’inde kırklı yılların başlarında, böyle bir sıkıntı yaşandığını ileri sürmüştür. Bununla beraber boylamsal araştırmalar, orta yaşta görülen genel bir bunalımı tam olarak desteklememektedir. Elbette bazı insanlar, kırklı yaşlarda, bunalım yaşamaktadır. Ancak bu bunalımlar, bireylerin 20, 30, 50, 60’lı yaşlarda yaşadığı bunalımlardan daha büyük değildir. Hatta bazılarına göre, orta yaş, hayatın en doyumlu ve zevkli dönemidir. Hoffman ve arkadaşlarına göre de orta yaş bunalımı bireyin kendisini ve çevresini doğru algılayıp algılayamamasıyla ilgilidir.Yaygın olan düşünceye göre, bireyin ruh sağlığı, sahip olduklarıyla ümit ettikleri arasındaki uyuşuma bağlıdır. Yüksek başarı beklentileri ve aşırı derecede hırslı olanlar veya çocuklarının çok başarılı olması beklentisi içinde olanlar, orta yaş döneminde beklentilerinden farklı bir durumla karşılaşınca depresyona girebilirler. Eğer birey, kendisini ve çevresini doğru algılayamaz, kendi koşullarına göre amaçlar edinmez, yüksek beklentiler taşırsa orta yaş dönemlerinde bunları karşılayamamanın sıkıntılarıyla karşılaşabilir.

Daha önce, çeşitli nedenlerle az da olsa dinsel deneyim sahibi olan orta yaş insanı, içinde bulunduğu bunalım, kararsızlık ve gerilimden kurtulmak ve izleyeceği yeni yolu çizmek için dine ilgi gösterebilir.[36]

Hayatın ortalarında veya biraz daha ötesinde, sık sık birleştirici inanç olarak isimlendirilen inancın yükselişi görülür. Bu basamak hayatımızdaki zıtlıkların ve kutupların birleşmesine tabidir. Yapılan araştırmalarda 22-40 yaşları arasında dinin duygu ve dua boyutunda etkileşimler meydana geldiği görülmüştür. Ayrıca 34-40 yaş grubunda dini duygu ile deprosyon ve sürekli kaygı arasında anlamlı bir korelasyonun bulunduğu görülmüştür. [37]

Yetişkin insan, eşiyle, çocuklarıyla, işiyle, kurumlarla ve hatta eşya ve parayla olan ilişkisinde bu dengeyi korumak zorundadır. Bunu başaramayanlar özellikle orta yaşa geldiğinde anlamsızlığa düşer ve yaşamlarını boşa geçirmiş oldukları duygusuna kapılırlar. Çünkü, insan orta yaşa ulaştığında zamanla ilişkisi de önemli bir değişikliğe uğrar. İnsan gençken zamanı, kaç yılı geride bıraktığını düşünerek değerlendirir. Kaç yılı kaldığını düşünmeye başladığı andan itibaren de orta yaşa girmiş olur. Ancak, orta yaşın toplum içinde karar verme yetkisine en çok sahip olan grup olması bu güçlüklerin başarılı bir biçimde ödünlenmesini sağlar.[38]

Sonuç olarak bu dönemde kişinin benim rollerim ve benim ilişkilerim dediği faaliyetler değer kazanır. Kişinin benim oynadığım rollerin kompozisyonu ve kendi kimliğimi elde ettiğim ilişkilerin kompozisyonu şeklinde kendini tanımladığı bir dönemdir bu yıllar. Çünkü kendinin bilincine varmak, belli bir anda aniden ortaya çıkan veya miras alınan değişmez bir kavrayış değil, insanın gelişim süreci boyunca diğerleriyle etkileşim içinde öğrenilen ve geliştirilen bir kavrayıştır.[39] Dolayısıyla din, orta yetişkinlikte bireyin yaşamında yer edinebilmişse, onun hayatını tümüyle kuşatmakta ona gâye ve hedefler sunarak hayatını anlamlandırmaktadır.



TALHA SÖYLEMEZ'in Tezinden Aktarım...


[1] Kılavuz, Yetişkin Din Eğitimcilerinde Bulunması Gereken Özellikler, U. Ü. İ. F.D., Bursa 2003, c. 12, S. 1, s. 136

[2] Kılavuz, “Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi”, U.Ü.İ.F.D., 2002, XI/2, s.60

[3] Rıfat Miser, “Küreselleşen Dünyada Yetişkin Eğitimi”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi,

2002,C:35, S.1–2, s.56

[4] Acar, Basamak Teorilerine Göre …, s. 48

[5] Kılavuz, Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi, s.61

[6] Suat Cebeci, Din Eğitimi Bilimi ve Türkiye’de Din Eğitimi, s. 185-186

[7] Köylü, Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri, İstanbul 2006 (Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri, İSAV, içinde s.96)

[8] Köylü, Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi, s.183-202; Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s 71; Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Teorik Temelleri, s. 169-186

[9] Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s 72-76

[10] Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Temel Prensipleri, (http://www.psikoweb.com/yetiskin_egitimi_temel_prensipler.html), (29/12/2008);

[11] Mahmud Çamdibi, Din Eğitiminde İnsan ve Hayat, İstanbul 2003, s.167

[12] Çamdibi, Din Eğitiminde Yetişkinler ve Şahsiyet Terbiyesi, İstanbul 2006 (Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri, İSAV, içinde s. 303)

[13] Suat Cebeci, Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Öğretiminin Genel Özellikleri, İstanbul 2006 (Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri, İSAV, içinde s.117)

[14] Kılavuz, Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi, s.60-61; Ayrıca bkz. Onur, Gelişim Psikolojisi, Yetişkinlik, Yaşlılık, Ölüm.

[15] Acar, Basamak Teorilerine Göre …, s. 51

[16] Kılavuz, Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi, s. 66

[17] Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s. 73-74

[18] Acar, Basamak Teorilerine Göre …, s. 52

[19] Kılavuz, Yetişkin Din Eğitimcilerinde Bulunması Gereken Özellikler, s. 136

[20] Kılavuz, Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi, s. 67

[21] Bayraktar Bayraklı, İslam’da Eğitim, İstanbul 1997, s. 271

[22] Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Teorik Temelleri, s. 243

[23] Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s. 75-76

[24] Kılavuz, Yetişkinlerin Din Eğitim Programlarının Planlanması, İstanbul 2006 (Yetişkinlik Dönemi Eğitimi ve Problemleri, İSAV, içinde s. 227); Köylü, Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi, s. 134)

[25] Kılavuz, Yetişkinlik ve Yaşlılık Döneminde Eğitim ve Din Eğitiminin Önemi, s. 69

[26] Kılavuz, Yetişkin Din Eğitimcilerinde Bulunması Gereken Özellikler, s. 151

[27] Güler, Tanrıya Yönelik Atıflar, Benlik Algısı ve Günahkarlık Duygusu(Yetişkin Örneklem), s.109-110

[28] Uysal, Yetişkinlikte Dindarlık ve Kültürel Arka Plan, s. 152

[29] Güler, Tanrıya Yönelik Atıflar, Benlik Algısı ve Günahkarlık Duygusu, s. 108-109

[30] Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s.68

[31] Köylü, Yetişkinlik Dönemi Din Eğitimi, s.152-153

[32] Kılavuz, Yaşlanma Sürecinin Dinî Gelişime Etkileri, s.102

[33] Güler, Tanrıya Yönelik Atıflar, Benlik Algısı ve Günahkarlık Duygusu, s.110

[34] Saffet Kartopu, Dini Yaşayışta Hayatı Sorgulama, s. 53

[35] Uysal, Yetişkinlikte Dindarlık ve Kültürel Arka Plan, s.227

[36] Kartopu, Dini Yaşayışta Hayatı Sorgulama, s. 54-55

[37] Mehmedoğlu, Erişkin Bireyin Kendilik Bilinci, s. 69-70

[38] Kartopu, Dini Yaşayışta Hayatı Sorgulama, s. 55

[39] Nuri Bilgin, Kimlik İnşası, İzmir 2007, s. 78 ........

Hiç yorum yok:

HOŞGELDİNİZ....

BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ Kİ BİLSİN...
SORSA BİLİRDİ, BİLSE SORARDI...