23 Eylül 2008 Salı

OKUL ÖNCESİ 0-6 YAŞ ARASI İÇİN DİN EĞİTİMİ

OKUL ÖNCESİ(0-6 Yaş Arası Çocuklar) İÇİN DİN EĞİTİMİ VE ALLAH TASAVVURU

NOT: Fakirin Yayınlanmamış Yüksek Lisans Makalesidir. 0-6 yaşları arası çocuğu olanlara faydalı olunacağıümidiyle siz dostlarla paylaşılmıştır. hürmetle ve muhabbet ile…

Çocukta Dinî Bilincin Gelişmesinde Rol Oynayan Etkenler:
Çocuğun doğal gelişimi, ailenin çevresindeki ve birlikte olduğu diğer yetişkinlerin tutumu, dinsel konuların doğrudan doğruya öğretilmesi , okul öncesi dönem dini duygu özellikleri gibi etkenler çocukta dini bilincin gelişmesin rol oynar.
Okul öncesi dönemde çocuk duyguya dayalı, tasarlanan veya hayalde canlanan bir dini duyguya sahip değildir. Dini duygu gelişimi diğer gelişim ödevleri ile birlikte bir bütündür.

Okul Öncesi Çocukta Dinî Duygunun Özellikleri:

Okul öncesi dönem çocuğun dini duygusunun gelişiminin ve dini konulara merakının en yoğun olduğu evredir. Bu dönemde çocuğun aldığı dini eğitim onun ileriki yaşlarda sahip olacağı dindarlığın şeklini belirler. Din olgusu, iman, ibadet ve ahlak esaslarından oluştuğuna göre çocuğun ahlak eğitimi de önemlidir. Çocuk okul öncesi dönemde aldığı din ve ahlak eğitimi ile kendisine özgüveni olan, Allah ile barışık, toplum ile uyumlu ve otonomisi gelişmiş bir birey haline gelir.
Din konularını zamanından önce ya da sonra yanlış öğretirsek, hangi yaşta olursa olsun çocuğa veya yetişkin insana iyilik yerine kötülük yapmış oluruz. Okul öncesi çocuğu din olgusuna karşı ilgilidir.
Fakat bu ilgiye rağmen onun dini anlamda, dini bir tarzda düşünemez. O, kendisini çevreleyen yetişkinlerin dünyasında olup bitenleri yeterince anlayamamaktadır. Bu yüzden bu evre ‘peri masalı dönemi’ olarak karakterize edilmiştir.

ALLAH TASAVVURU
a. 0-4 yaş grubu çocuklarında dinî duygu gelişimi
Çocuklarda dinî duygu öz olarak yaratılışta veya diğer bir ifade ile doğuşta mevcuttur. Onun için, her din mensubu ailelerin çocuklarında olduğu gibi, Müslüman ailelerin çocuklarında da günler, aylar, yıllar geçtikçe bedensel, zihinsel, ruhsal, heyecan vb. gelişimlerine paralel olarak dinî duygu ve düşünce de gelişir. Çünkü, Müslüman ailelerinde çocuk daha doğar doğmaz kulağına okunan “ezan” ve “kamet”le ona dinî telkînde bulunulmaktadır.
Ayrıca çocuk, anne, baba ve diğer yakınlarınca sevilip okşanırken söylenen dinî içerikli bir takım sözlerle, uyutulurken seslendirilen ninnilerle ona dinî telkîn yapılmaya devam edilir. Çocuğun ağzından çıkacak ilk sözün “Allah” olması için kulağına yapılan fısıldamalar ise, onun dinî duygu ve düşünce bakımdan erkenden gelişmesine ve bu duygunun ilk fırsatta su yüzüne çıkmasına vesile teşkil eder. Hıristiyanlarda ise “vaftiz” aynı maksatla yapılmaktadır.

Çocukların, yürüme ve konuşma gibi iki önemli yeteneği kazanıp, kendisini kanıtlamaya çalıştığı 2. yaş, onlar için çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Çocuğun konuşması her ne kadar birinci yaş civarında başlarsa da, anlamlı konuşma, söyleneni anlama, söylemek istediğini bir-iki kelime ile ifade edebilmesi ancak ikinci yaş civarında mümkün olmaktadır.

Bundan dolayı, bazı araştırmacı ve eğitimciler aynı gerçeğe vurgu yaparak; ikinci yaşın, çocuk hayatında en önemli dönüm noktalarından biri ve aynı zamanda onlar için bir saadet (mutluluk) dönemi” olduğuna dikkat çekmektedirler.[1] Bu demektir ki çocuğun dil, davranış, duygu, heyecan vb. eğitimleri yanında dinî eğitim ve öğretimi de bu yaşta başlatılabilir, başlatılmaktadır da…Sonraki yıllarda çocuklardaki gelişmeler çok yönlü olarak devam eder.

Daha doğumdan başlayarak sürekli bir şekilde İlâhî âleme doğru yükselme ve yücelme istidadı gösteren dinî duygu, 3. yaştan itibaren çocuklarda yavaş yavaş dinî nitelikli sözler söyleme, heyecanlarla, sevgi ve korkularla ilgilenme biçiminde dışa yansımaya başlar.[2]
3. ve 4. yaşlar, çocukların telkin almaya çok müsait olmaları bakımından, eğitim ve din eğitimi açısından son derecede önemli ve kritik bir dönemdir. Bu yaşlardaki çocuklar artık “sebebiyet prensibini” (causalité) ve sebep-sonuç ilişkisini anlayabilmekte ve kendisi ile başkalarını birbirlerinden ayırt edebilmektedirler. 4. yaş, çocukların hayallerinin güçlenmeye başladığı dönemdir. Onun için bu dönemde çocuklar bazen, gerçeklerle hayalleri birbirlerine karıştırırlar.
Bu yıllarda, hangi din mensubu aile çocuğu olursa olsun- bütün çocuklarda kendiliğinden dinî his de uyanıp, ortaya çıkmaktadır, ki bu his, çocuğun zihinsel ve ruhsal gelişimi ile paralellik gösterir.[3] İşte bu aşamada, aile büyüklerinin çocuklarının kulaklarına fısıldadıkları dinî sözcük ve telkinlerle onlar ailelerinin dinlerine yönlendirilmiş olurlar.[4]


b. 4-6 Yaş Grubu Çocuklarında Dinî Duygu Gelişimi ve Allah Tasavvurları
4. Yaş Çocuklarında
Anketörlerce 4. yaş dönemindeki çocuklara yöneltilen; “Sence Allah nasıldır?” veya “Allah’ı tanıyor musun? Allah hakkında neler biliyorsun?..” şeklindeki sorulara kız çocukları şu şekilde cevaplar vermişlerdir: “Allah büyüktür, bulutlar kadar.” “Çok iyi, Allah bana cennette çikolata, cips, dondurma, sakız verecek.” Aynı yaş grubundaki erkek çocukların cevapları ise şöyledir: “Allah çok büyük!” “Biliyorum, Allah büyük, bizden çok büyük.” “Duydum, biliyorum, Allah’mış o.” “Bilmiyorum.” 4. yaşındaki kız ve erkek çocukların cevaplarındaki ortak nokta; Allah’ı “çok büyük” olarak nitelemeleridir. Çünkü gelişimlerinin doğal sonucu olarak bu yaşlardan itibaren Allah hakkında merak edip sordukları soruya karşılık annesi, babası veya diğer büyükler O’nu; “büyük” veya “çok büyük” bir varlık olarak ifade etmektedirler.[5]
Çocukların da Allah’ı öyle düşünmeleri gayet doğaldır. Kız çocuklarından birinin; “Allah bana cennette çikolata, cips, dondurma, sakız verecek,” şeklindeki cevabını, ailesince Allah’ın “çocukları ödüllendiren bir varlık” olarak anlatımından kaynaklandığı şeklinde yorumlamak mümkündür. Çocuğa göre, Allah’ın vereceği hediyenin, kendisinin çok hoşlandığı çikolata, cips, dondurma vb. olarak ifade edilmesi ise yaşının gereğidir. Kendisine Allah hakkında yöneltilen soruya bir erkek çocuğunun “bilmiyorum” şeklindeki verdiği cevabı ise; “O’nu kendine göre ifade edememek” şeklinde değerlendirmek mümkündür.

5. Yaş Çocuklarında
Bazı araştırmacılarca 4. ve 5. yaşlar, çocuklarda dinî ihtiyacın canlılık kazanmaya başladığı dönem kabul edilmiştir.[6] Aynı zamanda bu yaşlar, çocukların Allah’la ilgili fikir yürütmeye ve giderek artan oranda sorular sormaya başladıkları dönemdir. Artık çocukların dinî düşüncelerinin merkezini “Allah” kavramı oluşturmaya başlamıştır.
Bu yaşlardaki çocuklar henüz somut düşündüklerinden Allah’ı da somut varlık olarak algılarlar. Onların düşüncelerinde Allah bazen; babalarından, dedelerinden veya görüp tanıdıkları bütün insanlardan çok daha büyük bir insan gibidir.[7]
Bazen de, gökyüzünde oturan “aksakallı bir dede”[8] olarak tasarlanır.[9] Hatta bazen gördükleri en uzun boylu ağaçtan veya minareden yahut yüksek dağlardan da büyüktür.
Kısaca çocuklar, Allah’ı yaşlarının gereği hep somut bir varlık olarak düşünmektedirler. O’nun büyüklüğünü anlatırken de, ifade etmeye çalıştığımız gibi- tanıdıkları ve bildikleri bazı insan veya diğer varlıkları ölçü almaktadırlar. Ancak burada bir hususa dikkat çekmemiz gerekmektedir: şayet ailede ve çevresinde çocuklara Allah; insanları ve çocukları seven, koruyan, esirgeyen, bağışlayan… vb. şekilde anlatılmış ise O’nu; sevimli, nûrânî ve güler yüzlü bir insan olarak tasavvur eder ve O’na yakın olmak isterler. Onun için çocuklara Allah inancı “sevgi” ile verilmelidir.
Buna karşılık Allah; cezalandıran, cehenneminde insanları yakan bir varlık olarak anlatılmış ise, bu takdirde de O’nu; öfkeli, asık suratlı, kızgın bir varlık -insan- olarak tasavvur ve tahayyül eder ve O’ndan korkarlar.

Bundan dolayı çocuklar mümkün olduğunca Allah’tan uzak kalmaya çalışırlar. Aslına bakılırsa; çocuklarda doğuştan Allah korkusu yoktur.
Kendilerine Allah nasıl anlatılırsa, çocuklar O’na öyle inanır ve kabul ederler. Yani çocuklardaki Allah korkusu kendilerine anlatım biçiminden kaynaklanmaktadır. Şayet Allah hep “azap verici”, “cezalandırıcı, cehennemde bütün insanları ve çocukları yakan” bir varlık olarak tanıtılırsa, çocuklar daha küçük yaşlardan itibaren O’ndan korkarak kaçma ve başkalarına sığınma duygusunu geliştirirler.[10] Bu şekilde yetiştirilmeye çalışılan çocukların korkudan kurtulmak ve rahata erebilmek için -kendilerince- “Allah’ın olmadığı yer(!)” aramaya koyuldukları eğitimcilerce yapılan tespitler arasındadır.”[11]
Bu yaş grubundaki kız çocuklarının Allah hakkındaki düşünce ve tasavvurları:“Allah çok büyüktür, dünyadan daha büyüktür. Her tarafı örtülüdür.”“Hiçbir şeye benzemiyordur.” “İyidir, farklıdır.” “O’nun da bir düşüncesi vardır, çocukları sevindirmek için bir şeyleri vardır.” “Güzel, yıldıza, ay dedeye benzer.” “Biliyorum ama nasıl olduğunu bilmiyorum.”“(Ellerini açıp göstererek) “Büyük olduğunu biliyorum..” “Evet biliyorum, annem söylemişti.” “Duymadım, bilmiyorum hiç.”

Erkek çocuklarının düşünceleri ise şöyledir:“Allah büyüktür, kocaman.” “Biliyorum ama nasıl olduğunu bilmiyorum. Hiçbir şey söylemediler hakkında.” “Duydum, biliyorum.Yağmur yağıyor ya havada, öyle biliyorum.” “Duydum, annem söyledi, babam söyledi.
Çocuklardan kimilerinin “Allah’ı hiçbir şeye benzemeyen bir varlık” olarak nitelemesine karşılık kimilerinin “yıldıza, ay dedeye, yağan yağmura benzeterek” somut bir varlık gibi tasavvur etmeleri ve hatta birtakım isteklerde bulunmaları yaşlarının gereği olduğu kadar ailelerinde kendilerine Allah’ın anlatım biçimi ile de izah edilebilir.[12]
Bu şekilde düşünmeleri her neden kaynaklanırsa kaynaklansın, çocukları Allah ile korkutacak veya O’ndan “sakındıracak” tepki gösterilmemelidir. Çünkü böylesine düşünce ve tasavvurları, somut düşünmelerinin doğal sonucudur. Üstelik bu durum çocukların gelişmesine engel olamayacağı gibi, aksine somuttan soyut düşünceye geçebilmeleri için bir basamak teşkil etmektedir. Kuşkusuz duygu, düşünce ve zihnî gelişimlerine paralel olarak, Allah tasavvuru da zamanla değişecek ve gelişecektir. [13]
Çocuklardan bazılarının “Allah’ı bildiklerini ama nasıl olduğunu bilemediklerini” buna karşılık başka bazılarının da; “Allah hakkında kendilerine hiçbir şey söylenmediği” ve dolayısıyla “Nasıl bir varlık olduğunu bilemedikleri” anlamına gelen ifade kullanmaları ise; bir taraftan bu yaşta doğal davrandıkları ve düşüncelerini herhangi bir çekinme duygusuna kapılmadan olduğu gibi ifade ettikleri anlamına gelebileceği gibi, diğer taraftan da ailelerinin bu konuda kendilerini yeterince bilgilendirmediği anlamına gelebilir.

6. Yaş Çocuklarında
6. yaş grubu çocuklarında da Allah’ı bir insana veya herhangi bir varlığa benzeterek somut olarak düşünme ve o şekilde tasavvur etme anlayışı devam etmektedir. Ancak bu durum geçicidir. Çünkü çocuklar, bu yaşlardan itibaren kafalarında tasavvur ettikleri Allah’ı zamanla insanlardan ayırt etmeye başlayacaklardır.
Meselâ; Allah’ın güç ve kudretinden bahsedilince, babalarının güç ve kudretini ölçü alan, O’nu babaları kadar güçlü ve kuvvetli varlık olarak tasarlayan çocuklar, zamanla babalarının aciz bir varlık olduğunu ve her şeye gücünün yetmediğini idrak edeceklerdir. Böylece onlar, Allah’ın insanlardan daha farklı ve üstün bir varlık olduğunu anlayacaklardır.
Allah’ın her şeye kadir olduğunu kavrayacaklar ve kendilerini her tür kötülükten koruyacak güce sahip bir varlık olarak benimseyeceklerdir. “O’nu, görülmeyen, resmi çizilemeyen ve her yerde olan bir varlık olarak anlayıp,”[14]öyle inanacaklardır.
Öyle ise, bu yaş dönemlerindeki çocukların, Allah’ı bir insan veya herhangi büyük bir varlık gibi düşünme ve tasavvurlarından dolayı sakındırılmasına gerek yoktur. Esasen onları başka türlü düşündürtmek mümkün değildir. Araştırmalarda 6. yaş dönemindeki çocukların Allah’ı tasavvurları şu şekilde tespit edilmiştir. Kızlar; “Allah çok büyük, beyaz sakallı, beyaz elbisesi ve beyaz şapkası var.” “Yaşlı, saygılı biri.” “Çok büyüktür. Allah büyüktür.” “ Allah yuvarlaktır, beyaz renklidir.” “Duydum, biliyorum ama nasıl olduğunu bilmiyorum.” “Duydum, Rabbimiz değil mi? Peygamberimizi duydum. Allah’ın büyük olduğunu duydum. Bir de Allah’ımızın güçlü olduğunuduydum,” şeklinde düşüncelerini ortaya koyarken, erkekler:“Allah’ı dışarıda, yukarı bakarken gördüm, gökte büs-büyüktür.”“Belki bize benzerlikleri vardır, belki değişiktir, dünyadan büyüktür.”“Büyüktür, O’nun çok ismi var, görünmez.” “Peygamberimizle aynıdır. Benim bildiğime göre saçları beyaz, gözleri yeşildir. Allah biz gibi değildir, teni biz gibi değildir, yeşildir.” “İyidir, kötülük yapmaz bize.” “Duymadım, bilmiyorum.” “Evet duydum, biliyorum. Allah’a küfretmemek ve Allah’a kötü davranmamak gerekir. Biz O’nu görmüyoruz, O bizi görüyor. Böyle biliyorum O’nu.” “Duydum, biliyorum ama nasıl olduğunu bilmiyorum,” şeklince cevaplar vermişlerdir.

Görüldüğü gibi 6. yaş çocukları Allah’ı genellikle “bir insana benzeterek” veya “çok büyük, beyaz saçlı ve beyaz sakallı, beyaz elbiseli, gözleri yeşil, yaşlı, iyi ve kötülük yapmayan, bizim kendisini göremediğimiz ama bizi gören, saygılı, güçlü bir insan” olarak tasavvur etmektedir.

ÇOCUK’TA ALLAH MEFHUMU VE ALLAH İNANCI
Belçika’da katolik çocuklar arasında yapılan araştırma sonucu tanrı inancının üç evresi olduğu ortaya çıkmıştır. Tanrının bir obje veya insan gibi algılandığı evre. 3 yaş altı çocuklarda görülür. Tanrının insanüstü olarak algılandığı aşama. 3-4 yaş Tanrının ilahi özellikleri ile algılandığı dönem.4-6 yaş


ALLAH İNANCI
Diyelim ki 4 yaşındaki bir çocuk bir çocuk bir gün Keşke Allah olsaydık. Şeklinde bir ifadeyi diline doladı. Dini inançlarınız gereği içinizden gelecek tepki hayır, böyle bir şey olamaz! şeklinde olabilir.
Fakat bunu dile getirmeniz, çocuğunuzun size en azından olmak istedikleri konusunda bir daha açılmamasına neden olabilir.
Bunun yerine , “Vay canına, demek güçlü olmak istiyorsun” veya “Demek görünmez olmak istiyorsun” diye karşılamak gerekir.
Dinimizin en temel konusu olan Allah inancı, okul öncesi dönemde çocuğa şu şekilde verilebilir:
Allah, bütün varlıkları yaratan ve insanları onlardan daha üstün kılan ve seven, özellikle çocukları daha çok seven ve koruyan, besleyip büyüten, sayılamayacak güzelliklerde yiyecekler ve içecekler veren, çiçeklerle, hayvanlarla tabiatı dolduran, suçları ve yanlış davranışları hemen cezalandırmayıp, farkına varıp vazgeçmemiz için zaman tanıyan, davranışlarımızın iyi ve güzel olanlarına büyük ölçüde mükâfatlar veren, yaptığımız bir iyiliğe karşı daha başka pek çok iyiliklere ulaşmamızı sağlayan Yüce Rabbimizdir [15]

ALLAH İNANCI İLE….
Çocuğunuzun ısrarla Allah’ı neden göremiyoruz? dediğinde , Bizim gözlerimiz küçük, Allah ise çok büyük. Bu yüzden göremiyoruz diyebiliriz.
Konuya onun açısından bildiği kavramlarla ifade ederek bakmış oluruz.
Görülmeyen şeyleri anlatmak için, nefes üfleme deneyi yapabilirsiniz. Nefesini üfle deyip görüp görmediğini sorabilir böylece ona bazı şeylerin görülmeden de var olabileceğini anlatabilirsiniz

ALLAH SEVGİSİ
1993 yılında İstanbul-Üsküdar’da 44 çocuk ve anneleri ile yapılan bir araştırma, okul öncesinde bulunan çocukların kendilerini seven dost bir Tanrı’ ya inanmak istediklerini göstermektedir. Bu yaş grubu çocuklarına göre Tanrı’nın çocukları sevme nedeni, anne ve babalarının onlardan bekledikleri ile yakından ilgilidir. Anneleri gibi Tanrı da onlardan, yemek yemelerini, uslu durmalarını beklemektedir.[16]
Fromm, Allah sevgisini bir nevi anne sevgisine benzeterek şöyle der: “Annenin sevgisi koşullara bağlı değildir, koruyucudur, sarıp sarmalayıcıdır; koşullara bağlı olmadığı için denetlenemez ya da yeniden yaratılamaz. Bu sevginin varlığı sevilen insana bir mutluluk duygusu verir, bulunmaması, insanda yitmişlik ve koyu bir mutsuzluk duygusu oluşturur. Anne çocuklarını iyi uslu oldukları için değil çocukları olduğu için sever. Bu yüzden anne sevgisi eşitlik üzerine kurulmuştur. Allah’ın sevgisine güvenim vardır. Zayıf güçsüz olsam da, günah işlesem de beni sevecektir. Başıma ne gelirse gelsin, beni kurtaracak, bağışlayacaktır. Benim Allah’a sevgimle, Allah’ın bana olan sevgisi birbirinden ayrılamaz.”[17]
Çocuklara göre Allah’ın çocukları sevme sebebi, annelerinin onlardan bekledikleri ile yakından ilgilidir.Barış (5 yaş): “Biz Onu üzmüyoruz. Onun için bizi sever. Akıllı duranları sever. Şımarıkları sevmez, küfür edenleri sevmez.”Sena (6 yaş): “Biz Ona hiç bir şey yapmıyoruz. Çok iyi davranıyoruz. Onun hakkında bir şey konuşmayız. O bizim hakkımızda konuşabilir ve bize her şeyi yaratır.”Murat (5 yaş): “Allah bizi namaz kılınca sever. Hata yapınca da affeder. Anneleri, babaları, kardeşleri, nineleri, arkadaşları, herkesi sever. Ufak çocukları daha çok sever.”[18] Görüldüğü gibi Allah’ın özellikle çocukları daha fazla sevdiğine inanıldığı gibi, bu sevginin şümullü bir sevgi olduğuna da inanılır.
Allah’ın esirgeyen, her şeyi yaratan ve koruyan bir yüce varlık olduğu anlatılmalı ve çocuğa Allah korkusu yerine Allah sevgisi aşılanmalıdır. Eğer çocuk Allah sevgisine ulaşan bir insan olabilirse, başta insanlar olmak üzere her türlü varlıkları sevecektir. Bu sevgi ise, ona her türlü güçlüğü yenmesine yardımcı olacaktır. İnsanları sevme ve saymanın Allah’a yaklaşma demek olduğu anlatılmalıdır.

OKUL ÖNCESİNDE ALLAH KORKUSU
Allah hakkında henüz hiçbir bilgisi olmayan çocuklara, Allah’ın ceza verici ve korkutucu olduğunu telkin etmek çok yanlış sonuçlar doğurur.
Bazı aileler, Allah korkusunu yanlış bir şekilde terbiye aracı olarak kullanmakta ve bu korkuyu Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!, Yemeğini yemeyeni cehennemde yakar! Yalan söyleyenin dilini keser! gibi cümlelerle çocuğun kafasına sokmaya çalışmaktadır.
Bunun sonucunda yanlış bir Allah tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bu çocuğun ruh sağlığı da bozulur. Bunun sonucunda yanlış bir Allah tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bu çocuğun ruh sağlığı da bozulur..
Çocuk, Allah’ın seven, koruyan, hoş gören, affeden, cezadan çok ödüllendiren bir varlık olduğunu öğrenmelidir. [19]
[1] Özeri, Zeynep Nezahat, Okul Öncesi Din ve Ahlâk Eğitimi, Dem Yay. İstanbul, 2004,s.60; Yurdagül Mehmedoğlu, Okul Öncesi Çocuklarda Dinî Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, T. Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 1994, sh.10
[2] Bk. Özeri, a.g.e. sh. 60; Armaner, Neda, Din Psikolojisine Giriş, C. I. Ankara, 1980, sh.83; Özbaydar, Belma, Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, İstanbul,1970, sh. 6; Ay, Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, Timaş Yay.İstanbul, 2003, sh.27-37.
[3] Yavuz, Kerim, Çocukta Dinî Duygu ve Düşüncenin Gelişimi, Ankara, 1983, sh. 53.
[4] Bovet, Pierre, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi (Çev. Selehattin Odabaş), Ankara, 1958, sh. 136-137; Altıntaş, Hayrani, “Çocukluk Devresinde Ailede Din Duygusu”, Türkiye I.Din Eğitimi Semineri, Ankara, 1981, sh. 269
[5] Emine Zehra, 4-10 Yaş Arası Çocukların Allah’tan İstekleri,(U.Ü.İlâhiyat Fakültesi Bitirme Ödevi), Bursa, 2004.
[6] Yavuz, a. g. e. sh. 41.
[7] Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, Ankara, 1980, III. Baskı, sh. 10;
[8] Yörükoğlu, Atalay, Çocuk Ruh Sağlığı, Ankara, 1980, III. Baskı, sh. 10
[9] Mualla, ÇocuğunEğitiminde Dinî Motifler, T. Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 1990, sh. 70-74.
[10] Öcal, Mustafa, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metotlar, T. Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 2003,sh. 60.
[11] Ayhan, Halis, Eğitime Giriş ve İslâmiyetin Eğitimize Getirdiği Değerler, İstanbul,1982, sh. 241; ayrıca bk. aynı yazar; Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, 1985, sh. 108-109.
[12] Fethullah Gülen, Çocuk Terbiyesi, Nil Yay., İzmir,1996
[13] Öcal, a.g.e. sh. 50-51.
[14] Vergot, A. “Çocukta Din”, (Çev. Erdoğan Fırat), Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, sayı XXII. Ankara, 1978 sh. 318-329.
[15] Ayhan, Halis, Eğitime Giriş ve İslâmiyetin Eğitimize Getirdiği Değerler, İstanbul,1982, sh. 241-243; ayrıca bk. aynı yazar; Din Eğitimi ve Öğretimi, Ankara, 1985, sh. 108-109.
[16] Yurdagül Mehmedoğlu, Okul Öncesi Çocuklarda Dinî Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, T. Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 1994, sh.10-30
[17] Yurdagül Mehmedoğlu, Çocuk Ahlak ve Din, İstanbul, 1.baskı, Morpa Kültür yayınları, 2003,s: 30-56
[18] Musa Kazım Gülçur, Okul Öncesi Çocuğun Dini Eğitiminde Allah Tasavvuru, Yurdagül Mehmedoğlu, Okul Öncesi Çocuklarda Dinî Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, T. Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 1994
[19] Yavuzer,Haluk, Çocuğu Tanımak Anlamak , İstanbul, 2003, 2.baskı, s:70,71

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Allah razı olsun... çok faydalı bir sayfa... çok işime yaradı... teşekkürler...

HOŞGELDİNİZ....

BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ Kİ BİLSİN...
SORSA BİLİRDİ, BİLSE SORARDI...