12 Eylül 2009 Cumartesi

Uykuyu Ne Yapmalı?
Uykuyu Ne Yapmalı?

Soru: Kitap ve sünnete uyarak kurtuluş mümkün değil mi ki tarikatlara ihtiyaç oluyor?
İslam tasavvufunun gerçek amacı kitap ve sünneti gerçek manada, can u gönülden yaşamak ve bu yolda nefsimizin tuzaklarını etkisiz hala getirebilmektir. Bu sebeple sufi için seyr-i süluk esnasında üzerinde hassasiyetle durulması gereken en önemli mevzu kitap ve sünnetin ahkamı; yani dinin emir ve yasaklarıdır. Başka bir deyişle, tarikat şeriatın hizmetindedir, onun vazifesi şeriatın eksiksiz yerine getirilmesine yardımcı olmaktır.
Şüphesiz ki bir insan Kitap ve Sünneti kendi başına yaşayabiliyorsa onun için tarikata ihtiyaç yoktur, bu insanlara illa da senin kurtuluşun tasavvuftadır demek doğru değildir. Başka bir deyişle tarikat bir araçtır, amaç değildir, hedefe başka bir yolla ulaşabilen insana illa o metodu bırak buraya gel demek doğru değildir.

Bununla birlikte Kitap ve Sünnetin yaşanmasında ciddi bir eğitim gerektiği de açıktır. Pek çok insan en basit konuda bile nefsinin iğvasından kurtulamamakta, vazifelerini ihmal etmektedir. Zekâtın en ince ayrıntılarını bildiği halde zekât veremeyen Müslümanlar, gıybetten ve haram işlemekten kendini alamayan ilim sahiplerinin sayısı hadislerde de geçtiği üzere hiç te az değildir. Bu sebeple kitap ve sünneti yaşamada zühd ve takva yolu demek olan tasavvufun rolü inkâr edilemez. Geçmişte ve günümüzde yetişen ve kitap ve sünneti en ince detaylarına kadar dikkatle yerine getiren Allah dostları hep bu ocaklardan yetişmiştir. Bu sebeple kitap ve sünneti tasavvuftan birbirinden ayrıymış gibi görmek yanlış bir tutumdur. Bu ikisinin olmadığı bir yerde tasavvuftan da bahsedilemez. Tasavvufa duyulan ihtiyaç sadece bunların daha kolayca yaşanmasından ibarettir.

Soru: Mürid dersinin değişmesi kemalatına da işaret midir?
Mürid manevi seyrinden daima mürşidini haberdar etmeli, virdini çekerken yaşadığı tecrübeleri mürşidi ile paylaşmalıdır. Bu konuda hatırlanması gereken başka bir mesele de bazı sufilerin ders değişme ve geçme hususuna fazlaca önem verirken, tarikatın esas amacı olan Allah’ın sevdiği güzel ahlaklı bir kul olma mevzusunu ihmal etmeleridir. Öyle ki bu kimseler ders geçmeyi tek amaç haline getirerek, manevi terbiyenin amaçladığı pek çok güzel hasleti göz ardı ederler.

Tasavvufi terbiyede aslolan ders değiştirmekten çok halimizi güzelleştirmek, yani kötü hal ve ahlakı, güzel hal ve ahlak ile değiştirmektir. Eğer çekilen virdler bir insanın manevi gelişimine takviye, ahlakının güzelleşmesine vesile olamıyorsa, salik hakiki manada ilerleyememiştir. Dersi değiştikçe salikin şefkati, cömertliği, hizmeti, diğerkâmlığı ve ibadete şevki de artmalıdır. Meseleyi sadece vird ve ders değiştirmek olarak görmek tasavvufun ruhuna uygun düşmez. Salik derslerini vaktinde ve dikkatlice ifa ederken, bunların içinde derc edilmiş olan ahlaki kemalatı da elde etmeye çalışmalıdır.

Soru: Manevi virdimi yerine getirirken kısa bir süre sonra çok uykum geliyor, ne yapmalıyım?
Maneviyat büyükleri seher vakti derslerine hazırlığın gündüzden başlamasını tavsiye etmektedirler. Buna göre gün boyu her türlü yanlış işten kaçınılmalı, yemekler fazla ağır yenmemelidir. Yatsı namazını edadan sonra herkes kendi durumuna göre uykusunu tam alabileceği bir vakitte istirahate çekilmelidir. Geç bir vakitte yatılınca, insanın seher vakti ibadete kalkabilmesi son derece güç olacaktır. Bunlara rağmen hala manevi dersler yerine getirilirken uyku basarsa abdest tazelemek, evde biraz dolaşmak, odayı aydınlatmak gibi uygulamalarla uyku giderilmeye çalışılabilir.

Soru: Bir Müslüman bir manevi yola girmeden kendi kendine zikir çekebilir mi? Zikir telkini ancak bu işle görevlendirilmiş kimselerden mi alınır?
Şüphesiz ki Kur’an ve Sünnette tavsiye edilen her tür zikri çekmek son derece faydalıdır ve zikredene büyük ecirler kazandırır. Bu zikirler kimsenin tekelinde değildir. Hatta bir insanın ayağı taşa takılsa da Allah dese bundan da ecir alır. Bununla birlikte ibadetten sevap almak ile ona devam neticesinde manen gelişmek arasında çok fark vardır.

Bir misalle konuyu açmak gerekirse bugün bin çeşit diyet listesi ortalıkta dolaşmaktadır, şüphesiz bunların pek çoğu sağlığa faydalı şeylerdir ama bunların kime ne oranda faydalı olacağına ancak doktor karar verebilir. Bundan dolayı zikir telkinini, belirli manevi mertebelerden geçmiş maneviyat rehberlerinin vazifelendirdiği birinden almak insanın manevi gelişimi açısından elzemdir. Aslında bu kural sadece maneviyat sahasında değil, maddi sahada da değişmez. Bugün pek çok insan sokaklarda futbol oynamaktadır ama bu konuda en iyi olanlar ciddi bir futbol kulübüne girip, usta futbolcuların gözetiminde eğitim alanlardır.

Bu konuda başka bir tehlike de zikirleri tek başına çeken kimselerin bazı yanlışlıklara düşebilmesidir. Çünkü zikirler farklı faydaları ve neticeleri olan ilaçlar gibidir. Ehil olmayan kimse kalbe ilaç olacak zikrin çeşidini seçerken yanılabilir veya uygulamada yanlışlık yapabilir, sırayı karıştırabilir, şeytan müdahale ederek zikir edebini çiğnetebilir, safiyetini bozabilir, hedefini değiştirebilir. Bu sebeple gerçekten manevi bir gelişim arzu edenler işi ehlinden almalıdır.

Soru: İnsan kendi başına nefs-i mutmainne mertebesine ulaşabilir mi?
Bu tür yüce makamlara ulaşanlar ya bir peygamber ya bir âlim gibi illa bir rehber vasıtası ile bunu başarmıştır. Gerçekten insan ruhu gelgitleri ve fırtınaları çok şiddetli olan ve hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bir varlıktır. İnsan yabancısı olduğu bir şehirde bile rehber olmadan yolunu bulamaz iken, ruh âleminde böyle başıboş gitmek ne kadar doğru olur. Bu sebeple insan ciddi bir manevi terbiyeye girmeden bu tür yüce makamları -Allah’ın özel ihsanları hariç- elde edemez.

Hiç yorum yok:

HOŞGELDİNİZ....

BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ Kİ BİLSİN...
SORSA BİLİRDİ, BİLSE SORARDI...