21 Ağustos 2012 Salı

Din Eğitiminde Altın Zaman-Ramazan ve Oruç Eğitimi-

Çocuklar bir birinden farklı pek çok kabiliyetle dünyaya gelirler. Ancak bu kabiliyetler onlarda potansiyel olarak var olup, bu kabiliyetlerin işlenmesi ve geliştirilmesi gerekir. İşte çocukların fıtratında var olan inanma duygusu da böyledir. İnanma duygusu çocukların fıtratında var olsa da anne-babanın çocukların imanî duygularını sağlamlaştıracak, geliştirecek gerekli çabayı göstermesi zorunludur.
........
Çocuğun manevi eğitiminde son derece önemli, altın değerinde bazı zamanlar vardır. Bu zaman dilimlerinin başında Ramazan ayı özellikle zikredilmelidir. Ramazan ayı ülkemizde toplum olarak manevi havanın kendisini en çok hissettirdiği zaman olması, insanların pek çoğunun ibadetleri yerine getiriyor olması nedeniyle, çocuklara imanî değerlerin aşılanması ve ibadet eğitiminde önemli derecede kolaylıklar sağlayacaktır.

Ramazan ayında hepimizin idrakinde olduğu manevi coşkunun yardımıyla, ibadet ve iman duygularının zirvede olması, bizzat uygulamaya bağlı olarak söylenenlerin muhatapta daha etkili olması gibi nedenlerle çocuklarda din ve maneviyat bütünleşmesi en yüksek derecede gerçekleştirilebilir. Nitekim dini değerlerden ne kadar uzak bir yaşam sürse de hemen her yetişkinin hatırında çocukluğundaki Ramazan faaliyetleri hep tazeliğini korumuş, hep o eski Ramazanların beklentisi olmuştur.

Çocuğun yanında Kur''an okunması veya dinlenmesi, ilahi vb. manevi birtakım unsurların telaffuzu ve manevi içerikli konuşmaların gerçekleşmesi çocuğun ruh dünyasında olumlu etkiler bırakacaktır. Çocukların uyurken dahi yanlarında konuşulanları duyarak bilinçaltında etkilenmeleri söz konusu olduğu için pedagoglar küçük yaşlardan itibaren yatak odalarının anne babaların odasından ayrılması gerektiğini söylerler. Bu yüzden dini faaliyetlerin en yoğun görüldüğü Ramazan ayında çocukların bu faaliyetlere iştiraklerinin sağlanması, en azından seyirci olmaları bile son derece önemlidir. Zira anne-baba ve diğer insanlarla beraber gerçekleştirilen namaz, oruç gibi ibadetler çocukta aidiyet ve mensup olma fikrini oluşturacak, çocuk topluma uyma özelliği gösterecek, kendi dininin ve inancının farkına varacak, bu durum çocuğun ruhuna işleyecektir.

Bu noktada özellikle vurgulamak istediğim husus çocuklara iman ve ibadet eğitimi yapılırken her şeyden önce yaşlarına göre çocukların hangi özelliklere sahip olduğunu dikkate alınmasının gereğidir. Aksi takdirde çocuğu tamamıyla din ve dini değerlerden soğutma tehlikesi söz konusudur. Belli yaşa ve olgunluğa gelmemiş bir çocuğa oruç tutturmak veya beş vakit namaz kılmayı zorunlu tutmak kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir. Çocuğa öğretilmek istenen ibadet çocuğun gelişim aşamalarına uygun olmalı, onun yapabileceği yerine getirebileceği kadarı ondan istenmelidir.

Anne-babasının Ramazan ayında bir şey yiyip içmediğini fark eden çocuk nedenini soracak sonrasında muhtemelen kendisi de oruç tutmak isteyecektir. İşte böyle durumlarda 5-6 yaşlarında bir çocuğa oruç tutturulabilir. Ancak onun sahura kaldırılması sevdiği en güzel yiyeceklerin hazırlanması ve karnının güzelce doyurulması önemlidir. Çocuk eğer devam edemeyecekse fazla zorlamadan öğle ezanında orucunu bozmasına izin verilmelidir. Çocuk, tuttuğu oruç, kıldığı namaz ve benzer faaliyetler nedeniyle taltif edilmeli, ödüllendirilmeli hepsinden önemlisi aile büyükleri özel ilgi göstermelidir.

Ramazan ayı içerisinde çocukların oruçla ilgili faaliyetler içinde bulunması mesela kandilleri gözetlemeleri, iftar topunun atılmasını veya ezanın okunup okunmadığını haber verme görevi verilmesi onları ibadetin merkezine çekecektir. Ramazan ayının diğer günlerden farkını çocuk rahatlıkla anlayacaktır. Çünkü bu ayda orucun yanında sahur, teravihler, iftar sofraları, karşılıklı gidiş gelişler, hatim programları çocuğu farklı bir âleme taşıyacaktır.

Ancak şu hususa özellik dikkat çekmeliyim ki Ramazan ayında oruçlu anne-babanın çocukların olumsuz davranışlarına karşı "Oruç başıma vurdu zaten. Git başımdan, asabiyim" gibi ifadeleri kullanmaları son derece yanlıştır. Çünkü çocuk sözü kendi istediği gibi anlayarak, anne ve babasının kendisine kızmasına neden olduğu için Ramazandan ve oruçtan nefret edebilecektir.

Çocukların "Niçin oruç tutulduğu", "Gün boyunca aç kalmanın ne faydası olacağı" gibi sorularına cevap verilmeli, onların zihninde oluşan soru işaretleri erken dönemlerde bertaraf edilmelidir. Bu bağlamda ALLAH''ın hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacının olmadığı çocuğa anlatılmalıdır. ALLAH''ın değil asıl bizim ibadetlere ihtiyacımız olduğu belirtilmeli, ibadetlerin maddi ve manevi faydaları hakkında bilgi verilmeli, her ibadetin insan ruhunda olumlu faydalarının olduğu açıklanmalıdır. Nasıl ki insanın bedeni maddi gıdalara ihtiyaç duyarsa ruhumuzun da manevi gıda olan ibadetlere ihtiyaç duyduğunu, ibadet etmenin insan psikoloji açısından son derece olumlu etkileri olduğunu anlatmalıyız. Çocuğa elektronik bir oyuncağı yapan mühendisin o aletin çalışma durumunu ve bakımını en iyi bilen kimse olması gibi insanı yaratan ALLAH''ın da insanın ihtiyaçlarını en iyi şekilde bildiği anlatılmalı, ALLAH''ın bize emrettiği ibadetlerin de bu açıdan önemli olduğu öğretilmelidir.

Ramazan ayı çerçevesinde hassasiyetle üzerinde durmak istediğim bir diğer husus da çocukların istemedikleri mukabele ve benzer faaliyetlere her gün gitmek zorunda kalmaları durumudur. Bir anne şöyle diyordu: Ben her gün mukabele okuyorum. Çocuğum 4 yaşında ve yanımda götürmek zorundayım. Ama o benimle beraber gelmek istemiyor. Biz Kur''an okumaya başlar başlamaz, aşırı derecede huysuzluk yapıyor. Onu bırakacak kimsem de yok ne yapmalıyım?

Bu ve benzer durumlarda çocuğu zorla böyle yerlerde tutmak doğru değildir. Hiçbir şekilde bir başka çıkış yolu bulunamıyorsa çocuğa her gün gidilen yere Kur''an okumak için gidildiği söylenmemelidir. Anne çocuğu karşısına alıp, kendisinin arkadaş toplantısına(mukabele ya da Kur''an okuma değil) gitmek zorunda olduğunu, kendisine yardımcı olmasını istediğini söylemelidir. İşte böyle bir durumda çocuğa "Kur''an okumaya gitmek zorundayım" denilirse çocuğun tepkisi Kur''an''a ve Kur''an okumak için toplanmaya olacaktır. Daha da önemlisi çocuk annesiyle irtibatını koparan Kur''an''dan soğuyacak, olumsuz duygular geliştirecektir. Ancak "arkadaşlarla görüşme" denilirse çocuk tepkisini annesinin arkadaşlarıyla buluşmasına yöneltecek, Kur''an''a karşı olumsuz duygu geliştirmeyecektir.

Anne-babalar olarak Rabbimizin bize verdiği terbiye görevini en iyi şekilde gerçekleştirmek, çocuğun iman ve ibadet dünyasının temellerini küçük yaştan itibaren oluşturmak zorundayız. Bunu sağlamada gerek manevi havanın yoğunluğu, gerek insanların ibadetlerinin zirveye çıkması, gerekse Kur''an kıraatleri, teravih namazları, iftar ve sahuru ile hemen her yerde mevcut olan değişik Ramazan faaliyetleri çerçevesinde çocuklarımıza her zamankinden farklı günler yaşatmalı, Ramazanın her boyutuyla çocuğun ruh dünyasına silinemez bir mühür olarak vurulması için gayret göstermeliyiz. Unutmayalım ki vurulan bu mühürler çocukların iman ve ibadet dünyasının kaybolmayan yapı taşları olacaktır.

Hiç yorum yok:

HOŞGELDİNİZ....

BİLMEZ Kİ SORSUN, SORMAZ Kİ BİLSİN...
SORSA BİLİRDİ, BİLSE SORARDI...